20 Şubat 2013 Çarşamba

Batı Karadeniz Gezisinden Akılda Kalanlar


Batı Karadeniz Gezisinden  Akılda Kalanlar

Nihat Hoca, aylar önce okulun bu sene Batı Karadeniz gezisi düzenleyeceğinden bahsettiğinde açıkçası pek sevinmedim. Bilirsiniz bizim yaşıtlarımız genelde Ege olsun, Akdeniz olsun derler. Karadeniz ikinci planda kalır. Ayrıca ben Safranboluluyum – baba tarafından Safranboluluyum yani orada doğmadım -. Gezi rotasında olan yerlere sayamayacağım kadar çok gitmişimdir çocukluğumdan beri. Gezdiğim, gördüğüm yerleri tekrar gezmek istemedim ve geziye gitmeyi uzunca bi süre düşünmedim.
Derkeen geziye 3 hafta kala değerli öğretmenlerim ve sevgili arkadaşlarımın büyük ikna çabaları ve ısrarlarıyla gidecekler listesine adımı yazdırdım. Çok gönülsüzdüm başlarda nedeni gitmek istemeyişim değil fiziğimin 1 oluşuydu ve karneme 1 düşecekti. Geziye gitmeyi hak etmediğimi düşündüm ve tüm geziyi fizik notumu ve karne günümü düşünerek geçirdim J .
Gezi günü geldi çattı. Günlerden Cuma… Hepimizin çantaları hazırdı tamamen yolculuğa hazırdık. Belirlenen buluşma yerlerinden otobüse bindik ve 3 gün 2 gece süren uzun yolculuğumuz başlamış oldu…
Geceyi otobüste çeşitli kağıt oyunları oynayarak, Özgür arkadaşımızdan çeşitli hikayeler dinleyerek ve muavinimiz Aşır Abi ile tartışarak geçirdik –kulakları çınlasın -. Bizim oturduğumuz yer en arkaydı, Mervecimle çok güzel bir yolculuk geçirdik. İlk durağımız Kastamonu Ilgaz’dı. Otobüsümüz bizi dağın tepesine yakın bi yere kadar çıkardı. Tepeye tırmanarak ulaştık. Manzara mükemmeldi. Biz tepeye tırmanırken aşağıda sabah kahvaltımız hazırlanıyordu.

Aşağıya indiğimizde hepimize içinde kahvaltılarımızın bulunduğu paketler dağıtıldı. İçinde poğaça, meyve suyu ve muz vardı. Açıkçası hiç doyurucu olmadı, o gün yemeğe kadar önceden aldığımız ıvır zıvırları yedik.
Ilgaz’dan sonra Kastamonu Merkeze doğru yola çıktık. Nihayetinde şehir merkezine geldiğimizde rehber bizi meydanda bıraktı ve 3 saat serbest süremiz olduğunu söyledi. Herkes birbirine bakıyor. Çoğu kişi ilk defa geldiği bu şehirde gezecek bi  yer bilmiyor ne yapılır nerelere gidilir bilmiyor. Ben desen Kastamonu Kalesi’ne nerden nasıl gidilir onu hatırlamaya çalışıyorum. Neyse o gün orda herkes gruplar halinde dağıldı ve denk geldiği yerleri gezdi. Tabiri caizse başıboş bir şekilde Kastamonu gezildi. Gidebilenler kaleye gitti. Kendi imkânlarımızla bi restorant bulup meşhur Kastamonu pidesinden yedik. Kastamonu gibi bir yer için çok zaman kaybettik orada. Rehber doğru dürüst bizimle ilgilenmedi.

Kastamonu’dan çıktıktan sonra  Doğruca Safranbolu’ya gittik. Yaklaşık 2 saatlik yolculuk boyunca bazı arkadaşlarım ve ben yolculuğu, sıcağın verdiği yorgunlukla beraber uyuyarak geçirdik. Kalktığımda dizlerimi kımıldatamıyordum çünkü uyumadan önce türlü türlü pozisyonlara girip en sonunda dizlerimi koltuk arkasındaki masaya koyup uyumuştum. Üstteki klimadan gelen soğuk olduğu gibi dizlerime vurmuştu. Gün boyunca yürümekte zorluk çektim J

Safranbolu’ya gelince hemen konağa gittik.Safranbolu’da Cinoğlu adlı konakta konakladık. (Konağın sahiplerinin uzaktan akrabamız olduğunu Konya’ya dönünce geziyi babama anlattığım zaman öğrendim.) gider gitmez  yemek yedik. Uzun zaman aç kalıp ilk defa yemek bulmuş gibi yedik ya da yedim kendi adıma konuşayım çok acıkmıştım/tık. Akşam arkadaşlarla konaktan çıkıp dışarıya açıldık. Odalara gittiğimizde saat 1’di. O gece deliksiz uyudum. Sabah erkenden kalkıp kahvaltı yaptık. Sonra Amasra’ya doğru yola koyulduk.

            Bana göre gezide en çok gezilmesi gereken Safranbolu’ya çok az zaman ayrıldı ve gezilmesi gereken asıl yerler gezilmedi.

            Amasra gezi boyunca en çok eğlendiğimiz yerdi. Bence nedeni Amasra’nın bi sahil şehri olması.
Bazı arkadaşlarımızın denize girmesi, yediğimiz balık ekmekler, çamların ağaçların yeşili ve gökyüzüyle denizin maviliğiyle Amasra herkesin ilgisini çekti.

            Son durağımız Bolu’ydu. Abant ve Gölcük’de gördüğümüz manzaralar karşısında adeta büyülendik.
Abant’daki göl manzarası, “o ev” mükemmeldi. Yağmur altında yürüdüğümüz anlar, otobüste yediğimiz köfte ekmekler her şeye bedeldi.

            Bolu’da kaldığımız otelde çok çok fazla güzel anılarımız oldu. Koskoca otelde sadece bizim grup vardı. Oyun odasında saat akşam 8-9 dan sabah 5-6 ya kadar bilardo, tavla, tabu, okey, pişti oynayarak geçirdik. Gözlerimiz uykudan açılmıyordu ama arkadaşlarımızla olan eğlenceyi bırakıp uyumaya gitmedik.
Yaptığımız her şeyde beraberdik, otelde saklanbaç oynamak, odalarımızdaki telefonlarla diğer odaları aramak, gece yarısı birbirimize korku hikayeleri anlatmak…

            Bolu’dan ayrılmayı hiç birimiz istemedik. Konya’ya dönüş yolumuz harikaydı. Nihat hocamız bi sürpriz yaparak gece telefonla bizi aradı ve otobüste hep beraber onunla konuştuk. Bu geziyi düzünlediği için teşekkür ettik.

            Son olarak gezi boyunca unutamadığım şeylerden bahsetmek ve bi kaç yere teşekkür etmek istiyorum.

Kastamonu’da başıboş olarak dolaşmamızı, Safranbolu gecelerinde o serinlikte arkadaşlarımla olduğum zamanları, Sait hocamızın oğlu Mehmet Hür’ün şirinliklerini, bütün eziyetlerimize katlanan muavinimiz Aşır Abi ve şöforleri , Aşır Abi’yle oynadığımız ilginç bi o kadar da korkunç oyunları, Aşır Abi’nin bana taktığı “Safranbolulu Cadı” lakabını, pek bi işe yaramasa da sevgili rehberimizi –adı neydi hatırlamıyorum- , Abant’ta uyuyakalan arkadaşları, tutulan dizlerimi, Amasra’da Karadeniz’in soğuk sularına giren arkadaşlarımızı unutamadım.

Başta okul müdürümüz İsa Arı’ya, her şeyde emeği olan -her ne kadar geziye gelmese de-  Nihat Şengül hocamıza , Cinoğlu Konak ve Yurdaer Otel görevlilerine teşekkür ediyorum.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder