Selam Bebeyimler - Hello My Lovelies
24 Şubat 2013 Pazar
Nil Erkoçlar cinsiyetini değiştirip "erkek" oldu !
Cinsiyet değiştirdiği yönündeki iddialar ile gündeme gelen oyuncu Nil Erkoçlar, yaşadıklarını tüm çıplaklığıyla Hürriyet gazetesinden Ayşe Arman'a anlattı.
Ameliyatla göğüslerini aldıran Erkoçlar, adını da Rüzgar olarak değiştirdi. Ayşe Arman'ın sorularını yanıtlayan Erkoçlar, kendisindeki değişimi 5-6 yaşlarındayken fark ettiğini belirtti. Bu zamana kadar hiçbir erkekle birlikte olmadığını ifade eden ünlü oyuncu, bacağından kemik aldırarak penis yaptırdığını söyledi.
Röpörtajtan bi kesit ;
Erkek olan Nil Erkoçlar için destek mesajları geliyor !
Ameliyatla göğüslerini aldıran Erkoçlar, adını da Rüzgar olarak değiştirdi. Ayşe Arman'ın sorularını yanıtlayan Erkoçlar, kendisindeki değişimi 5-6 yaşlarındayken fark ettiğini belirtti. Bu zamana kadar hiçbir erkekle birlikte olmadığını ifade eden ünlü oyuncu, bacağından kemik aldırarak penis yaptırdığını söyledi.
Röpörtajtan bi kesit ;
Farklı olduğunu hissettiğinde kaç yaşındaydın?
- 5 ya da 6...
Neydi peki farklılık?
- Görüntüm kızdı ama diğer kız çocukları gibi değildim. Barbie'lerle, bebeklerle oynamıyordum. Aklım fikrim erkek oyunlarındaydı. Evcilik oynanacaksa da ben mutlaka baba olacaktım. Sonra futbol oynamayı seviyordum. İyi de oynuyordum. Mahallede takıldığım çocukların hepsi erkekti. Farklıydım işte. Tam adını koyamıyorsun ama içinde hissediyorsun. 14'üme geldiğimde anladım ki, ben kız filan değilim, basbayağı erkeğim.
İÇİMDE BİR SAVAŞ VARDI
Küçüklüğünde etek, elbise giydirilince rahatsız oluyor muydun?
- Hem de nasıl. 10 yaşında filandım, bir çocuk markasının erkek reyonundan şort veya tişört aldı annem, daha doğrusu ben seçtim, o da itiraz etmedi. Dünyalar benim oldu! İçinde kendimi en rahat hissettiğim giysilerimdi. Saçlarımı, Amerikan tıraşı kestirince de kendimi çok beğenmiştim. O halimle bir akrabamızın düğününde kızlar tuvaletine girecektim, orada çalışan biri, "Oraya giremezsin! Erkeklere girmen gerekiyor" demişti de ne kadar mutlu olmuştum. İçimde bitmeyen bir savaş vardı, ruhumla bedenim arasında...
ERKEKLER SÜREKLİ BERABER OLMAK İSTEDİ
Peki regl olduğunda ne hissettin?
- Çok geç regl oldum. Lise sondum. Zaten kız bedenimdeki her şey çok geç gelişti. Memelerim de geç çıktı.
Peki bu kadar güzel bir kadına asılmıyor muydu adamlar?
- İşte esas sorun oydu. Erkekler sürekli laf atıyor, beraber olmak istiyor, anlatamıyorsun. Hep susmak zorunda kalıyorsun. Her şeyi kendi içimde yaşadım. Ben kadın bedeniyle oyunculuk yaptığım dönemde, bir görüşmeye gideceğim zaman, o dişi kıyafetleri giymeden banyoda ağlardım. Çok zordu. Parlatıcı sürmek bile işkence gibi geliyordu bana. Kadınların hoşuna gider güzelleşmek, süslenmek, makyaj yapmak ama ben kadın değilim ki, nefret ediyordum. Hele topuklu ayakkabı giymek... Şu an o kadar rahatım, özgürüm ki, oynamama gerek yok, kendimim. Senelerce oynadım. Tamam dizilerde oyuncuydum ama onun dışında kendi gerçek hayatımda da oynuyordum Nil diye bir kadını. Sadece kamera önünde değil yani. Sete gittiğimde de bir kadın gibi davranmam gerekiyordu, el hareketlerimden mimiklerime kadar, oysa içimde fırtınalar kopuyordu...
PENİS YAPILDI
Göğüslerin kesildi mi?
- Evet.
Penis mi yapıldı?
- Evet. Bacağımdan kemik alındı, üzerine bir de kas dokusu eklendi.
Hormon almak nasıl etkiliyor insanı?
- Sinirli oluyorsun. Yavaş yavaş kafa yapının da değiştiğini görüyorsun. Şu an daha iyiyim. Daha alışmış durumdayım. Ama cinsiyet değiştirme operasyonu ve süreci gerçekten zor ve eziyetli. Kimse bunu spor olsun diye, zevk olsun diye yapmak istemez. Katlanması kolay bir şey değil. Buna katlanıyorsan demek ki ortada 26 yıldır süren bir zorunluluk hali var.
YA BU BEDEN BİTECEKTİ YA BEN
Peki adamlar memene bakıyorlar, popona bakıyorlar, yatağa atmak istiyorlar...
- Kusacak hale geldim. Bir yere kadar ruhun dayanıyor sonra mümkün olamıyor. Artık ben bu bedenle devam edemeyeceğimi anladım. Ya bu beden bitecekti ya da ben...
KADINLARLA BERABER OLDUM
Gizli bir hayatın var mıydı?
- Ben hayatım boyuncu hiçbir erkekle birlikte olmadım, sevişmedim. Hiç erkek sevgilim olmadı. Hoşlanan insanlar oldu ama cinsel olarak hiçbir erkekle olmadım. Hep kadınlarla birlikte oldum. Ama bunu saklamak durumundaydım. Bir dizi yemeği oluyor mesela, "Erkek arkadaşın gelmiyor mu?" Hani "sevgilim sevgilim" diye lafını ediyorum ya, "Nerede sevgilin?" diyorlar, "Niye getirmedin" diyorlar, her defasında bir başka yalan söylemek zorunda kalıyordum.
Erkek olan Nil Erkoçlar için destek mesajları geliyor !
erol köse @drerolkose
Arkadaslar #nilerkoçlar oyuncu diye haberdir ama lutfen makara yapmayin ,zaten Adli Tip ve mahkeme testler vs ile cinsiyet degisebiliyor!
Ezgi Mola
Helal Olsun Rüzgar. 'Benim hayatım, benim seçimim, benim cinsel organım. Kimseyi ilgilendirmez. Kimseye laf düşmez. Böyle düşünüyorum.' demiş
berna lacin @bernalacin35
Kizimi oynamisti Nil ,artik adı Rüzgar..
F ♥ C For a Lifetime @MiSzFunda
vaybeee Nil olarak beğendigim oyuncu meğersem erkek miş 😳 kendisini destekliyorum ! kendi bedeni ! kendi hayatı ! sonunda özgür oldu :))
adaa @nilada
Nil'in,Rüzgar Erkoçlar olmasından,bana ne,sana ne,size ne? Bundan sonra çok rahat çok güzel yaşasın
İmamınGülüツ @Ladyimam
Rüzgarı, Nil Alkoçlar olarak biliyorken nasıl saygı duyuyorsanız Şimdi Özü ve Hissettiği gibi karşınıza çıkınca daha da saygı duymalısınız.
23 Şubat 2013 Cumartesi
20 Şubat 2013 Çarşamba
Batı Karadeniz Gezisinden Akılda Kalanlar
Batı Karadeniz Gezisinden
Akılda Kalanlar
Nihat Hoca, aylar önce okulun bu
sene Batı Karadeniz gezisi düzenleyeceğinden bahsettiğinde açıkçası pek
sevinmedim. Bilirsiniz bizim yaşıtlarımız genelde Ege olsun, Akdeniz olsun
derler. Karadeniz ikinci planda kalır. Ayrıca ben Safranboluluyum – baba
tarafından Safranboluluyum yani orada doğmadım -. Gezi rotasında olan yerlere
sayamayacağım kadar çok gitmişimdir çocukluğumdan beri. Gezdiğim, gördüğüm
yerleri tekrar gezmek istemedim ve geziye gitmeyi uzunca bi süre düşünmedim.
Derkeen geziye 3 hafta kala
değerli öğretmenlerim ve sevgili arkadaşlarımın büyük ikna çabaları ve
ısrarlarıyla gidecekler listesine adımı yazdırdım. Çok gönülsüzdüm başlarda
nedeni gitmek istemeyişim değil fiziğimin 1 oluşuydu ve karneme 1 düşecekti.
Geziye gitmeyi hak etmediğimi düşündüm ve tüm geziyi fizik notumu ve karne
günümü düşünerek geçirdim J .
Gezi günü geldi çattı. Günlerden
Cuma… Hepimizin çantaları hazırdı tamamen yolculuğa hazırdık. Belirlenen
buluşma yerlerinden otobüse bindik ve 3 gün 2 gece süren uzun yolculuğumuz
başlamış oldu…
Geceyi otobüste çeşitli kağıt
oyunları oynayarak, Özgür arkadaşımızdan çeşitli hikayeler dinleyerek ve
muavinimiz Aşır Abi ile tartışarak geçirdik –kulakları çınlasın -. Bizim
oturduğumuz yer en arkaydı, Mervecimle çok güzel bir yolculuk geçirdik. İlk
durağımız Kastamonu Ilgaz’dı. Otobüsümüz bizi dağın tepesine yakın bi yere
kadar çıkardı. Tepeye tırmanarak ulaştık. Manzara mükemmeldi. Biz tepeye
tırmanırken aşağıda sabah kahvaltımız hazırlanıyordu.
Aşağıya indiğimizde hepimize
içinde kahvaltılarımızın bulunduğu paketler dağıtıldı. İçinde poğaça, meyve
suyu ve muz vardı. Açıkçası hiç doyurucu olmadı, o gün yemeğe kadar önceden
aldığımız ıvır zıvırları yedik.
Ilgaz’dan sonra Kastamonu Merkeze
doğru yola çıktık. Nihayetinde şehir merkezine geldiğimizde rehber bizi
meydanda bıraktı ve 3 saat serbest süremiz olduğunu söyledi. Herkes birbirine
bakıyor. Çoğu kişi ilk defa geldiği bu şehirde gezecek bi yer bilmiyor ne yapılır nerelere gidilir
bilmiyor. Ben desen Kastamonu Kalesi’ne nerden nasıl gidilir onu hatırlamaya
çalışıyorum. Neyse o gün orda herkes gruplar halinde dağıldı ve denk geldiği
yerleri gezdi. Tabiri caizse başıboş bir şekilde Kastamonu gezildi.
Gidebilenler kaleye gitti. Kendi imkânlarımızla bi restorant bulup meşhur
Kastamonu pidesinden yedik. Kastamonu gibi bir yer için çok zaman kaybettik
orada. Rehber doğru dürüst bizimle ilgilenmedi.
Kastamonu’dan çıktıktan sonra Doğruca Safranbolu’ya gittik. Yaklaşık 2
saatlik yolculuk boyunca bazı arkadaşlarım ve ben yolculuğu, sıcağın verdiği
yorgunlukla beraber uyuyarak geçirdik. Kalktığımda dizlerimi kımıldatamıyordum
çünkü uyumadan önce türlü türlü pozisyonlara girip en sonunda dizlerimi koltuk
arkasındaki masaya koyup uyumuştum. Üstteki klimadan gelen soğuk olduğu gibi
dizlerime vurmuştu. Gün boyunca yürümekte zorluk çektim J
Safranbolu’ya gelince hemen
konağa gittik.Safranbolu’da Cinoğlu adlı konakta konakladık. (Konağın
sahiplerinin uzaktan akrabamız olduğunu Konya’ya dönünce geziyi babama
anlattığım zaman öğrendim.) gider gitmez yemek yedik. Uzun zaman aç kalıp ilk defa
yemek bulmuş gibi yedik ya da yedim kendi adıma konuşayım çok acıkmıştım/tık.
Akşam arkadaşlarla konaktan çıkıp dışarıya açıldık. Odalara gittiğimizde saat
1’di. O gece deliksiz uyudum. Sabah erkenden kalkıp kahvaltı yaptık. Sonra
Amasra’ya doğru yola koyulduk.
Bana göre
gezide en çok gezilmesi gereken Safranbolu’ya çok az zaman ayrıldı ve gezilmesi
gereken asıl yerler gezilmedi.
Amasra gezi
boyunca en çok eğlendiğimiz yerdi. Bence nedeni Amasra’nın bi sahil şehri
olması.
Bazı arkadaşlarımızın denize girmesi, yediğimiz balık
ekmekler, çamların ağaçların yeşili ve gökyüzüyle denizin maviliğiyle Amasra
herkesin ilgisini çekti.
Son
durağımız Bolu’ydu. Abant ve Gölcük’de gördüğümüz manzaralar karşısında adeta
büyülendik.
Abant’daki göl manzarası, “o ev” mükemmeldi. Yağmur altında
yürüdüğümüz anlar, otobüste yediğimiz köfte ekmekler her şeye bedeldi.
Bolu’da
kaldığımız otelde çok çok fazla güzel anılarımız oldu. Koskoca otelde sadece
bizim grup vardı. Oyun odasında saat akşam 8-9 dan sabah 5-6 ya kadar bilardo,
tavla, tabu, okey, pişti oynayarak geçirdik. Gözlerimiz uykudan açılmıyordu ama
arkadaşlarımızla olan eğlenceyi bırakıp uyumaya gitmedik.
Yaptığımız her şeyde beraberdik, otelde saklanbaç oynamak,
odalarımızdaki telefonlarla diğer odaları aramak, gece yarısı birbirimize korku
hikayeleri anlatmak…
Bolu’dan
ayrılmayı hiç birimiz istemedik. Konya’ya dönüş yolumuz harikaydı. Nihat
hocamız bi sürpriz yaparak gece telefonla bizi aradı ve otobüste hep beraber
onunla konuştuk. Bu geziyi düzünlediği için teşekkür ettik.
Son olarak
gezi boyunca unutamadığım şeylerden bahsetmek ve bi kaç yere teşekkür etmek
istiyorum.
Kastamonu’da başıboş olarak
dolaşmamızı, Safranbolu gecelerinde o serinlikte arkadaşlarımla olduğum
zamanları, Sait hocamızın oğlu Mehmet Hür’ün şirinliklerini, bütün
eziyetlerimize katlanan muavinimiz Aşır Abi ve şöforleri , Aşır Abi’yle
oynadığımız ilginç bi o kadar da korkunç oyunları, Aşır Abi’nin bana taktığı
“Safranbolulu Cadı” lakabını, pek bi işe yaramasa da sevgili rehberimizi –adı
neydi hatırlamıyorum- , Abant’ta uyuyakalan arkadaşları, tutulan dizlerimi,
Amasra’da Karadeniz’in soğuk sularına giren arkadaşlarımızı unutamadım.
Başta okul müdürümüz İsa Arı’ya,
her şeyde emeği olan -her ne kadar geziye gelmese de- Nihat Şengül hocamıza , Cinoğlu Konak ve
Yurdaer Otel görevlilerine teşekkür ediyorum.
18 Şubat 2013 Pazartesi
10 Dakika Molaaa - Şarkılar Seni Söyler (Müzeyyen Senar)
Okulumdan istenen gezi yazısını yazıyorum bi yandan da bunu dinliyorum bi yandan da kahve içiyorum bi de midem bulanıyor. Kussam kusacağım yeri beğenmem :o
10 Şubat 2013 Pazar
Have you met "The Carrie Diaries" ? / The Carrie Diaries'le tanıştınız mı ?
Sex and the City’den önceki Carrie ile tanışın. Modaya ve ilişkilere bakışımızı değiştiren Sex and the City’yi bilmeyen yoktur. 30’larındaki Carrie Bradshaw, mutluluğu arıyordu. Peki genç Carrie’nin hayatı nasıldı? Gossip Girl ve The O.C.’nin yapımcısı Josh Schwartz’ın yeni gençlik dizisi, 80’lerin retro kıyafetleriyle sizi büyüleyecek.
90’ların sonunda hayatındaki en önemli şey; dostları, ilişkileri ve Manhattan’dı. Peki bu üçüyle de tanışmadan önceki Carrie Bradshaw nasıl biriydi sizce? The Carrie Diaries işte bu sorunun cevabını arıyor. Yıl 1984. 16 yaşındaki Carrie, liseden sonra kendisini nasıl bir geleceğin beklediğini merak ediyor. Ailevi meseleler bir yandan, lise aşkları diğer yandan sıkıştırıyor. Hayat önünde yeni kapılar açmak üzere. Tek yapması gereken hayallerinin şehri New York’tan içeri adım atmak. Sonrasını zaten biliyorsunuz.
Diziyi izlemek için tıklayın/ Click for watch this series
Kaynak: cnbce.tv
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)